Ankara Eczacı Odası
Yayın Organı

İyi ki Bittin 2013 Candan AYDOĞAN / Eczacı

Biri, takvimin ilk yaprağını koparıyor.
Biri, ‘hoş geldin yeni yıl’ diyor.
Biri, bir sigara yakıyor, çayını yudumluyor.
Biri,sınır ötesinde,
Biri,sınır berisinde, sinir harbinde.
Biri,bombalıyor.
Biri, savaş diyor başka bir şey demiyor.
Biri, Barış diyor, sesine ses arıyor.
Biri, denemiş ve yanılmış.
Biri,yalan söylüyor.
Biri, zembereği kırık bir saat gibi.
Biri, bir sevda şarkısı gibi direniyor.
Biri, çok üşüyor.
Biri, fazla terliyor.
Biri, mengenede can.
Biri, işkencede dişlerini sıkıyor.
Biri, açlık grevinde yatıyor.
Biri, zindan duvarına bir çizgi daha çekiyor.
Biri, çok kırgın, öfkelenmiş, dertlidir.
Biri, çiçekleri suluyor, kuşlara yem veriyor.
Biri, yeni yılda sana bir armağan vermek istiyor.
Biri, zaten senin bir armağan olduğunu düşünüyor.
Biri, uçmak istiyor, konmak istiyor.
Biri, kanat istiyor senden.
Biri, bir yangının korlarını söndürmeye çalışıyor.
Biri, çığlığına yanıt bekliyor.
Biri, ateşe ve rüzgara dair olmak istiyor.
Biri, hiç yürünmemiş yol oluyor.
Biri, iş arıyor, ekmek derdinde.
Biri, taksit ödüyor.
Biri, film izliyor, kazak örüyor.
Biri, zile basıyor.
Biri, kapıyı açıyor, gülümsüyor.
Biri, treni kaçırıyor, çok dalgın.
Biri, birini anıyor.
Biri, kanamalı bir hasta, kötüye gidiyor.
Biri, seni seviyor, çok seviyor.
Biri, şükrediyor.
Biri, küfrediyor.
Biri, gidiyor ve dönmüyor.
Biri, ağlıyor, ağıt yakıyor.
Biri, sevdanın deli ırmağı.
Biri, yağmur sesi ve şarap.
Biri, düş ufkunun ötelerinde.
Biri, hesap soruyor, yanıt arıyor..
Biri, uzun bir cümleye başlıyor.
Biri, birine sımsıkı sarılıyor.
Biri, öpüldükçe güzelleşiyor.
Biri, şarkı dinliyor, şiir okuyor.
Biri, ‘öteki’ne bozuluyor.
Biri, gazete okuyor.
Biri, hayatı sorguluyor.
Biri, aç, eli boş, boynu bükük.
Biri, kimliksiz.
Biri, görmeyen göz, duymayan kulak.
Biri, söylemeyen dil.
Biri, dardadır şimdi.
Biri, yorgun bedeninde bir yangın.
Biri, kapılarını zorluyor umudun.
Biri, kendi dar anlamını aşan bir yoğunluk içinde.
Biri, hani şu ayrılık diye bilinen yara.
Biri, ölüyor ‘Hoşça kal hayat’ diyor
Biri, doğuyor, dünyaya ‘merhaba’ diyor.
Biri, ‘bu ne biçim yazı’ diyor.
Biri, size yeni yılda güzellikler diliyor.
Hayat devam ediyor…

Ben hepimizin birer armağan olduğunu düşünüyor ve A, Hicri İzgören’in dizeleriyle yeni yılda güzellikler diliyorum size...

Bazılarımız için sıradan bir salıyı çarşambaya bağlayan gece olmaktan öteye geçmezken yılbaşı akşamı, bazılarımız için ise yeni başlangıçların miladı..

Çalkantılı bir yılı geride bıraktık..İşten eve , evden işe hayat hızla akıp giderken, unuttuklarımızı şöyle bir hatırlayalım isterseniz..

Sadece takvim yapraklarından ibaret olmayan koca bir seneyi kayıplarımıza gözyaşı dökerek geçirdik. Sanat, ekonomi, siyaset,bilim ve spor dünyasından yitirdiklerimizin arkasından üzüldük, çok üzüldük..

Deprem dededen ilk Avrupa güzelimize, gol kralımız Selçuk Yula’dan Şu Çılgın Türkler’in atasına, Müslüm Baba’dan Adnan Abi’mize, 32. Gün’den A Takımı’na , Kaynanaların Nöri Kantar’ından Cibali Karakolu’nun komiserine ülkemize değer katan domino taşlarımızı tek tek sonsuzluğa uğurladık...

İstanbul Boğazı’na inşa edilecek 3. köprünün temelini attık...Hatta adını bile koyduk...Yavuz Sultan Selim ?!

120 kiloda serbest güreşçimiz Taha Akgül Avrupa Şampiyonu oldu ama maalesef şampiyonluğu futbol maçlarının skorları arasına sıkışıp kalmaktan daha öteye geçemedi..

Vatandaşın bir dikili ağacı bile yokken , Taksim Gezi Parkı’nda 5 ağaç yerinden söküldü. Bu olaydan sonra yaşananlar haftalarca sürecek bir eylem dizisinin de başlangıcı oldu.

29 Ekim’de Cumhuriyetimizin doksanıncı yılını kutlarken Asya İle Avrupa’yı tekrar birleştirdik, bu sefer denizin altından döşediğimiz raylarla iki kıta birbirine kavuştu.

Şike, özgürlük, mücadele, bağımsız yargı, gazeteci, bakan, kumpas, hak, milletvekili,devlet, paralel, usulsüzlük, suikast, kamuoyu, operasyon, hukuk ve rüşvet kelimelerinin anlamlarını Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakarak tekrar tekrar irdeledik..

Ve 17 Aralık..

Benden buraya kadar !!! 17 Aralık ve ötesini siz yazın artık, gönlünüzce ve sansürsüz...

Peki bütün bu süreçte günleri arka arkaya acımasızca tüketirken kendimiz için ne yaptık ?

Oturup eski bir koltuğun kenarına geçmişimizi sorguladık mı ?

Eksilerimizi azaltırken, artılarımıza bir artı daha kattık mı ?

Tencere tava sesleri hayatımızın kenar süsü olarak anılarımızda yerini alırken bir mesaj da biz yolladık mı Evrene ?

Yok eğer yollamadım diyorsanız ışıkları söndürmeden önce yeniden düşünün 2014’den istemeniz gerekenleri ve haykırın tüm Dünyaya...

Çünkü yeni yıl geldi.

Heybesinde yeni umutlar, yeni düşler ve yeni yepyeni senaryolarla. İyi bir senaryo da kendiniz için tercih edin ve oynayın..Hayatınızın öznesi olurken fiillerinizi iyi seçin..

Bırakın hayat devam etsin...Devam etsin ama Shakespeare’nin önerdiği gibi..

“Yaşa, her şeyden önce yaşa.. Ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için laf olsun diye günlerini geçirme.Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin. Ve her gün faydalı olan hiç olmazsa bir şey yap ki ; gece yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine ,”Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin...”

Mutlu yıllara...