Ankara Eczacı Odası
Yayın Organı

Sıfır Noktası... Eczacı Cem ÖZCİVANOĞLU


Bu gün lokomotiflere hasret kalan Haydarpaşa Garı’nda ki bir tabelada “ KLM 0 “ yazılıydı. Ankara seferini yapan trenler için Haydarpaşa Garı yolun başlangıcıydı. İstanbul seferini yapan trenler için yolun sonuydu. Bu durumda Haydarpaşa Garı ne yolun sonu, ne de başlangıcıydı. Olsa, olsa teğet noktasıydı.

Onun farkına varmak için gündüz gözüyle görmem gerekmişti. O yıllarda konutları ve sokakları aydınlatma sekteye uğramaktaydı. Önemli binaların aydınlatması söz konusu bile değildi.

İstanbul’a ilk kez eski adıyla ortaokul son sınıfı bitirdiğimde gitmiştim. Sonraki yıllarda bir çok güzel yerini keşfettiğim İstanbul’dan o yıllarda en çok aklımda kalan, Haydarpaşa Tren Garı Binası olmuştu. Çok uzaklardan gelen ve hiç bitmeyecek duygusunu oluşturan demiryolunun Haydarpaşa Garında bitmesi beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Neyse ki, Harem İskelesi’nden vapurla da olsa vagonlar karşıya geçiriliyordu.

Bu gün lokomotiflere hasret kalan Haydarpaşa Garı’nda ki bir tabelada “ KLM 0 “ yazılıydı. Bu tabela Haydarpaşa’nın Türkiye’de demiryollarının sıfır noktası olduğunu gösterirdi. Ankara ise “ 576 “ olarak işlenirdi trenlerin trafik kayıtlarına. 576, İstanbul’a uzaklığı idi Ankara’nın. Ankara seferini yapan trenler için Haydarpaşa Garı yolun başlangıcıydı. İstanbul seferini yapan trenler için yolun sonuydu. Bu durumda Haydarpaşa Garı ne yolun sonu, ne de başlangıcıydı.Olsa, olsa teğet noktasıydı.

Teğet noktasından geçen insanların da farklı hikayeleri vardı. Üzüntüleri, acıları, sevinçleri ve beklentileri. Bu özelliği ile filmlere, romanlara ev sahipliği yapardı. Zira, bir karakteri ve ruhu vardı. O yüzden, “Pasajdaki insanların üzüntüleri” diye başlasanız cümleye, o kadar etkili olmazdı.

Karmakarışık rayları, makasları, transmisyon noktaları, trafik işaretleri, lokomotifleri, furgonları, katarları ve vagonlarına rağmen işleyişi ile insanlara aynı zamanda güven telkin ederdi.

Değişimi de temsil ederdi Haydarpaşa Garı. Kapısından çıktığınızda denizi ve martıları görürdünüz. Rayların üstündeki yolculuğunuza vapurda devam edebilir, Kız Kulesi, Üsküdar ve Galata Kulesi manzaraları eşliğinde martılara simit ikram edebilirdiniz. Eski ve yeni bir aradaydı. Yıllardır gördüğünüz bir lokomotif yanında, dizel makineyi de, elektrikle işleyeni de görürdünüz. Geleneklerine bağlı, yeniliklere açıktı Haydarpaşa Garı. Demiryollarının yenilenmesi, hızlanması ve vagonların Harem İskelesine ihtiyacı kalmadan denizi aşabilmesi için devre dışı kaldı. Anadolu demiryollarının sıfır noktası Haydarpaşa Garı. Teğet noktasıydı, demiryolu trafiğine hasret kaldı.

Haydarpaşa Garı açısından baktığınızda hüzün söz konusu. Demiryolları açısından baktığınızda ise durum iç açıcı. Yeni gelişmeler ve yapılanmalar, çağı yakalamak adına çok olumlu. Bu noktada, Haydarpaşa Garı demiryolu özelliğini kayıp etmeden korunmalı ve bu gelişimin sıfır noktası olmaya devam etmeli.

Garların dışındaki raylar üzerinde sıfır noktasına yaklaşan ve uzaklaşan seferleri ayarlamanın özveri olmadan yürütülmesi elbette düşünülemez. Demiryolu işletmeciliği maharet, disiplin ve dikkat gerektirir. Demiryolculuk, güven odaklı ve gelenekleri olan mesleklerden birisi.

Güven odaklı meslekler sıralaması yapıldığında, başta sayılacak mesleklerden diğeri de kuşkusuz eczacılıktır. Eczanelere gelen insanların da farklı hikayeleri vardır. Üzüntüleri, acıları, sevinçleri ve beklentileri…

Eczacılık mesleği, gelenekleri üzerinde yenilenen mesleklerden birisidir. Dayanağı yasalardır. Teknik gelişmelere refleks olarak uyum sağlanırken, yasaların içeriği geride kalmamalıdır. Rayların önüne ırmaklar çıktığında, demiryolu köprüleri inşa edilir. Gelişmelere uyum sağlamak için yasa değişiklikleri, eczacılara köprü görevi görmelidir.

Eczacılık mesleği, gelenekleri üzerinde yenilenen mesleklerden birisidir. Dayanağı yasalardır. Teknik gelişmelere refleks olarak uyum sağlanırken, yasaların içeriği geride kalmamalıdır. Rayların önüne ırmaklar çıktığında, demiryolu köprüleri inşa edilir. Gelişmelere uyum sağlamak için yasa değişiklikleri, eczacılara köprü görevi görmelidir.

Eczacılık mevzuatının temeli olan 6197 sayılı “ Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ” esas itibariyle iyi düzenlenmiş, eczacıların haklarını önceleyen ve gözeten bir kanundur. Hayatın olağan akışı içerisindeki gelişmelere uyumunun sağlanması için düzenlemeler yapılması yeterlidir. Mevzuat anlamında sıfır noktası sayılabilecek 6197 sayılı yasa, teğet noktası olabilme özelliğini de gösterebilmelidir.

Bu anlamda esaslı değişiklikler içeren düzenlemeler, 31 Mayıs 2012’de yayımlanan ve yürürlüğe giren 6308 sayılı kanun ile hayata geçirildi. Bu yasa ile eczane açılmasına ilişkin kısıtlama kriterleri getirildi. Eczacıların çalıştıkları ilçede geçirdikleri yıl sayısı ile ilçe katsayısı çarpımının, eczacının “hizmet puanı” olacağı belirtildi. Hizmet puanı yüksek olanlara, kısıtlama söz konusu ise öncelik verilecekti. Çarpım işlemi sonucunun, hizmet yılı az olanların aleyhine eşitsizlik yaratacağı gündeme gelince,“ pardon” denildi. “Çarpmayalım da toplayalım !“ Böylece, epeydir gündemde olan ve kamuoyunda “ torba yasa “olarak adlandırılan kanun metninde, adaleti ve hakkaniyeti sağlamak için toplama işlemine yer verildi.

Torba yasadaki diğer önemli bir husus, eczanelerden toplu ilaç satış işleminin yapılamayacak olmasıdır. Depolara ilaç iadesi ile, eczaneler arası takas işlemlerinin İTS üzerinden yapılması düzenlemeler arasındadır. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak yönetmelik değişikliğinde, iade ve takas işlemlerinin nasıl yapılacağına dair ayrıntılara yer verilmesi elzem bir konudur. Takas’ın sözlük anlamı “emtianın, emtia ile değişimi”dir. Eczaneler arasında takas dışında, ilaç alışverişi yapılmaktadır. Mali mevzuata uygun olacak şekilde bu alışverişe de olanak sağlanmalıdır.

Torba yasa ile, reçete toplatılmasına ağır cezalar getirilmesi de olumlu bir gelişmedir. Eczacıların, başka kurum ve kuruluşlara kayıt olmasının eczane açılışlarında aranmayacak olmasına dair düzenleme de önemlidir. Bu madde ile eczacıların ticaret sicili alması zorunluluğunun kaldırılması gündeme gelecektir.

Esasen, eczacılık mevzuatında “serbest eczacı” olarak tanımlanan eczane sahibi eczacıların, tacir sayılarak, vergi mükellefi olması bir ikilemdir. Mali mevzuatta serbest meslek erbabı,” Sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin iş verene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapan kişi “ olarak tanımlanmıştır. Eczacılar eczanelerinde ,vatandaşa ilmi veya mesleki bilgileri ve ihtisasa dayanan tecrübeleri ile hizmet vermektedir. Eczacılar faaliyetlerini şahsi sorumlulukları altında kendi nam ve hesaplarına yapan kişilerdir. Bu anlamda eczacıların serbest meslek erbabı sayılmaları kesinlikle gerekmektedir. Doğal olanı da budur.

Eczacıların serbest meslek erbabı oldukları noktasından hareketle, ticari belge düzenleme gerekliliğinin de göz önüne alınarak gerekli tanımlamalara ait yasal düzenlemelerin yapılması , başka bir torba yasaya kalmış olsa da, ısrarla takip edilmeli ve sonuca ulaşılmalıdır.