Acaba diyorum, Kanuni; defalarca kuşattığı Viyana’yı fethetseydi ve o muhteşem kent bizim olsaydı; yine 2013 de en yaşanılabilir şehirlerden olabilir miydi? Bu soruya olumlu yanıt verebilmek çok zor.
Yukarıdaki veriler, yaşam kalitesi ve farklı endekslerin sonuçlarını gösteriyor. Farklı kuruluşların yaptığı anket ve araştırmalardan, son 20 yıl da nerdeyse aynı şehirler dereceye giriyor. Ortak noktaları, bence VİYANA. Farklı kuruluşlar da yapsa, farklı verileri de kullansalar; Viyana ya birinci ya ikinci.
Oysa Türkiye’de; hiçbir şey belli değildi. Her şey düzgün giderken aniden kriz çıkabilir ve gündem değişebilirdi. Sadece sağlık ve ilaç alanında bile 2-3 yıl içinde birbirine zıt pek çok uygulama yürürlüğe girebiliyordu. Ve devam ediyordu; bu durum onun için çok heyecan vericiymiş!!!. Avrupalılar tuhaf insanlar, bizim sıkıldıklarımızdan mutlu olabiliyorlardı, bunu genç yaşta öğrenmem iyi olmuştu.
Sanıldığı gibi, yada çoğunluğun düşüneceği gibi tek ölçüt ekonomik değil. Yani para değil. Kişi başına düşen gayri safi milli hasıla, kontrol edilen yüzlerce koşuldan sadece birisi. Kişi başına düşen müze, park, tiyatro ve sanat galerisi; suç oranlarındaki düşüklük (güven ve özgürlük koşulu), üniversite sayısı, hava kirliliği, ulaşım olanakları, satılan ve okunan kitap-gazete sayısı gibi pek çok kriter göz önüne alınıyor. İnsan hakları, hukuk devleti, hayvan dostu olmak, yaşlı-engelli ve çocuklarla ilgili konular, entelektüel birikim, doğa-tarih ve sanat seviyesi, iyi şehircilik uygulamaları ve tarihe saygı; puan arttırıcı öğeler. (Ankara’nın işi zor; şehir içine yapılan alt ve üst geçitler, yayaları öncelemeyen uygulamalar, şehir içine yapılan otoban türü yollar (maalesef) puan kazandırmıyor.)
İlk 50 de hiçbir Doğulu şehrin bulunmaması (Tokyo, teknik anlamda batı kentidir) neyse de, İstanbul’un yer almaması beni derinden yaralıyor. Çünkü bana göre bu şehirlerin hiçbirisi İstanbul’un eline su dökemez. Ama bana göre... Benim değerlendirmelerim subjektif. Ne kadar olumsuzluk yaparsak yapalım, kötü şehircilik uygulamaları-rant uğruna yapılan abukluklar bile; bu şehrin büyüsünü bozamıyor. Acaba diyorum, Kanuni; defalarca kuşattığı Viyana’yı fethetseydi ve o muhteşem kent bizim olsaydı; yine 2013 de en yaşanılabilir şehirlerden olabilir miydi? Bu soruya olumlu yanıt verebilmek çok zor.
Farkındaysanız; İlk yazı olduğu için,çok fazla karamsar değilim. Olumsuzlukları, özellikle söylemiyorum. (?) İş kazalarında ki Dünya birinciliğimizi söylemiyorum. AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) e başvuruda ki rekorlarımız, verilen cezalarda ki rekorlarımızla yarışıyor. demiyorum. Olimpiyatlarda aldığımız iki buçuk madalyalı sporcumuzun dopingli çıkması ve madalyalarının geri alıması ise gündemimde bile yok.
Yaklaşık 20 sene önce, ilaç sanayisinde çalışırken; biran evvel bir yolunu bulup Avrupa’ya kaçmayı (!) ve orada yaşamımı sürdürmeyi düşünürken, firmanın Viyana’lı yöneticisinin yorumuyla bakışım değişmişti. Ülkemizde yaşamayı seçen bu yabancı(!), ülkesinin çok sıkıcı ve rutin olduğunu ve bu durumu heyecansız bulduğunu anlatmıştı. Oysa Türkiye’de; hiçbir şey belli değildi. Her şey düzgün giderken aniden kriz çıkabilir ve gündem değişebilirdi. Sadece sağlık ve ilaç alanında bile 2-3 yıl içinde birbirine zıt pek çok uygulama yürürlüğe girebiliyordu. Ve devam ediyordu; bu durum onun için çok heyecan vericiymiş!!!. Avrupalılar tuhaf insanlar, bizim sıkıldıklarımızdan mutlu olabiliyorlardı, bunu genç yaşta öğrenmem iyi olmuştu.
Belki de gündemin bu kadar hızlı değişmesi, operasyonlar-krizler, bu kadar fazla heyecan ve adrenalin bizi hukuktan, insan haklarına bağlılıktan, sanattan ve estetik değerlerden uzaklaştırıyor, kim bilir? Fazlalarını(?) talep eden Avrupalılara versek de, biraz daha huzurlu-sakin bir ülke olabilsek; belki bizim bazı kentlerimiz de en yaşanılabilirler arasına girer! ne dersiniz? Biz, bunu hak etmiyor muyuz?