İthal ilaç hacminin neden bu kadar arttığı-nı, bir çoğumuz biliyor. Ülkemizde uygulanan fiyatlandırma politikası, kamu kurum iskontolarının yeni ilaçlar üzerindeki büyük baskısı, güncellenmeyen ve sabitlenmiş Euro kuru gibi faktörler neticesinde orijinal ilaçların ülkemizde ruhsatlandırılması son dönemlerde epeyce azalmıştır.
Son günlerde Sağlık Bakanlığı tarafından sıkça dile getirilen, ülkemiz-de ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı olduğu halde piyasada bulunamayan ilaçların yurtdışından getirtilebilmesi ve hastalara ulaştırılması ile ilgili tartışmalar iyice kızıştı. TEB’den, Odalardan, Sağlık Bakanlığından peş peşe açıklamalar geldi, gelmeye devam ediyor. Neden ortalık bu kadar alevlendi? Neler olacak? İthal İlaç el mi değiştiriyor? Gelin aslında hepimizi yakından ilgilendiren ithal ilacı bu yazıda analiz edelim. Şu andaki mevcut uygulamaya göre bu ilaçların Temin işlemleri Sosyal Güvenlik Kurumu ile Türk Eczacıları Birliği arasında imzalanan Protokol esasları doğrultusunda Türk Eczacıları Birliği aracılığıyla gerçekleştirilmekte olup, kişiler kendi imkânları ile de yurt dışından bu ilaçları temin edebilmekte ve kurumdan ilaç ücretlerini geri alabilmektedirler.
Türk Eczacıları Birliği, 1996 yılından beri Sağlık Bakanlığı ile sonuncusunu 2006’da yaptığı protokoller çerçevesinde piyasada bulunmayan ya da ruhsatı olmayan ilaçları, hastalara ulaştırmakta-dır. Bu konuda epeyce tecrübe de kazanmış durumda. 2013 yılında ilk 9 aylık dönemde 570 milyonluk bir satış hâsılatı elde ettiğini TEB’in en son yayınlanan çalışma raporundan (cilt 2 sayfa 867)anlıyoruz. Bu rakamı 12 aya göre hesaplarsak 750 milyondan fazla bir hacim ortaya çıkıyor. Bu rakamları vermemin sebebi aslında ithal ilaç üzerinde son dönemlerde neden kavganın ortaya çıktığını göstermektir. İthal ilaçta yıllık tüketimin bu kadar artmasından sonra bazı sermaye grupları buradan nemalanmak için sağlık bakanlığını markaj altına almaya başladılar.
İthal ilaç hacminin neden bu kadar arttığını, bir çoğumuz biliyor. Ülkemizde uygulanan fiyatlandırma politikası (referans fiyatlandırma), kamu kurum iskontolarının yeni ilaçlar üzerindeki büyük baskısı (orjinal ilaçlarda %41), güncellenmeyen ve sabitlenmiş Euro kuru (1 Euro=1.9596 TL) gibi faktörler neticesinde orijinal ilaçların ülkemizde ruhsatlandırılması son dönemlerde epeyce azalmıştır. Bir de buna karlılığını yitirdiği için firmalar tarafından üretilmeyen ilaçlar eklenince yukarıda bahsettiğimiz yıllık 750 milyon liralık bir ithal ilaç hacmi ortaya çıkmıştır. Hal böyle olunca, önce bulunamayan ilaçların sahteleri ortalıkta dolaş-maya, ardından da peş peşe açıklamalar gelmeye başladı.
Sahte ilaçlar ilk ortaya çıktığında Sağlık Bakanlığı ilaçların sadece eczaneden alınması gerektiğini eczanelerden alındığı sürece ilacın sahte olma ihtimalinin olmadığını belirtti. Tabi bu açıklamada aslında ilaç takip sistemine vurgu yapılmştı. Daha sonra , 13 Ocak 2014 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki habere göre Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, “24 Ocak itibariyle isteyen herkesin telefonuna indireceği bir uygulama ile kullanacağı ilacın sahte olup olmadığını anlayacağını” belirterek “Telefonun karekoda tutulmasıyla ilaç sisteme kayıtlı mı? Türkiye’de mi üretiliyor yurt dışından mı ruhsatlı? Toplatılan bir ilaç mı görülebilecek. Böylece vatandaşlar eğer Türkiye’de ya da yurt dışında ruhsatlı değilse ilacın sahte olduğunu görebilecekler. Akıllı telefonu olmayan kişiler karekodun fotoğrafını çekip bize gönderebilecekler. Bunu bizim merkez okuyacak ve derhal vatandaşa haber verilecek. Yani bu sistemle yanlışı vatandaş görürken biz de göreceğiz ve düzelteceğiz. Eğer ilaç sahteyse devreye emniyet de girecek.” dedi.
İhale yoluyla çeşitli gruplara sağlık ve ilaç alanına müdahale etme imkanı sağlamak yerine, bu ilaçların ülkemizde acil olarak ruhsatlandırılmasını sağlamalı.
Bilindiği üzere ülkemizde ilaçların eczane dışında satılması yasaktır. Bunu en iyi bilen de konu ile ilgili yasaları düzenleyen Sağlık Bakanlığıdır. Eğer ilaç sadece eczaneden alınacaksa ve sahte olması imkansız ise böyle bir programa vatandaşın ihtiyacı neden olsun? Böyle bir yazılımın cep telefonlarında kullanılması eczane dışında ilaçların satışını engeller mi, yoksa tetikler mi? Bunu sorgulamak lazım. Zaten böyle bir açıklama ilacın eczane dışında da satışının yapıldığının ilanı değil midir? Bu uygulama ile ilaçların eczane dışında alındığı zaman sahte olup olmadığını anlamaları için vatandaşa yardımcı olmak için bir takım çözüm öneriler getirilmektedir. Bu çok vahim bir durumdur. Bakanlığın vatandaşlarımızı ilacı eczane dışında herhangi bir yerden almamaları konusunda şiddetle uyarmak ve ilaçların eczanelerde neden bulunmadığı hususunu irdelemek yerine, böyle palyatif bir çözüm önerisi sunması olsa olsa ilacın vatandaşa ulaştırılmasında başka hesapların olduğunun göstergesidir.
Nitekim Hürriyet Gazetesi’ndeki aynı haberde Sayın Bakan “Bulunamayan ilaçlarla ilgili Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) bir çalışma yapıyor. Örneğin 2013’te yurtdışından en çok getirdiğimiz ilaçlar hangileri listemiz var. Bu ilaçları sadece TEB getiriyordu. Artık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı o listeyi ihaleye çıkacak. Bunu artık depolarda yapabilecek.” şeklinde ikinci bir talihsiz açıklama yaparak ilacın eczacı olmayan kişiler tarafından vatandaşa sunulabileceğini ifade etmiştir. Şüphesiz gelişmiş toplumların neredeyse tamamında ilaç mevzubahis olunca her zaman eczacı konunun odağında olmuştur. Çünkü ilaç insan hayatındaki en stratejik maddelerin başında gelmektedir. Yüzünü batıya dönmüş toplumumuzda ileri teknoloji ürünü bir çok ilacında ancak ve ancak eczacı eliyle hastaya sunulması insan sağlığına saygı-nın ve bilime inancın gereğidir. Sağlık Bakanlığımızın dünyada keşfedilen en yeni, en etkili ve yan etkisi en az olan ve ilaçları, ülkesinin eczacısı vasıtasıyla vatandaşına ulaştırması için gerekli tüm tedbirleri alması anayasal görevidir. İhale yoluyla çeşitli gruplara sağ-lık ve ilaç alanına müdahale etme imkanı sağlamak yerine, bu ilaçların ülkemizde acil olarak ruhsatlandırılmasını sağlamalı, 24.000 eczanesi vasıtasıyla ülkenin en ücra köşesindeki vatandaşlarımızın dahi bu ilaçlara rahatça erişiminin önünü açmalıdır. Aksi taktirde yukarıda bahsi geçen ilaçlarla tedavi giderek zorlaşacak, daha fazla sahte ilaç ortaya çıkacak, daha fazla ekonomik kayıp oluşacak ve daha fazla can kaybı meydana gelecektir.
Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle saygı ve sevgilerimi sunuyorum.