Ankara Eczacı Odası
Yayın Organı

Sağlıklı Güzellik Dr. Muharrem Demiroğulları


Ciltteki kırışıklıklar, lekeler, göz altlarındaki torbalar. plastik cerrahların sayesinde, yaşlanmanın etkilerinden sağlıklı bir şekilde korunuyoruz. DR. Muharrem Demiroğulları bizlere “sağlıklı güzellik” adına yapılan uygulamalar hakkında bilgiler sundu.

Mehtap Uysal: Botox nedir? Nasıl etki eder?

Hangi preparatlar kullanım için tercih edilir? Muharrem Demiroğulları: Botox aslında bir firmanın ürettiği botilinium toksinini içeren nörotoksik bir ilacın ticari adı. Ancak öyle bir algı oluşmuş durumda ki, yüze; hatta akla gelen her kozmetik uygulama halk arasında botox olarak algılanıyor. Alın ve göz çevresindeki kaz ayağı olarak adlandırılan çizgileri gidermek içinde, cilt içine yapılan mezoterapi bile, hatta dudağa yada yanağa yapılacak dolgu, lazer, radyofrekans, ultrasonik işlemler bile botox sanılıyor.

Botox bir ticari marka. İçinde konserve zehiri olarak bildiğimiz clostridium botulinium bakterisinden elde edilen nörotoksin var. Bu nörotoksin sinir kas kavşağında asetil kolin salınımını bloke ederek kasın kasılmasını yani fonksiyon görmesini geçici olarak durduruyor. 1992 de ilk kozmetik uygulama öncesi yüz felci, şaşılık, bleferospazm, boyun kaslarında aşırı kasılmaların tedavisinde kullanılmış.

Ticari preparat olarak Avrupa ve Amerika’da 4 ayrı botulinum nörotoksini mevcut. Türkiye’de sadece iki firmanın preparatları mevcut. Soğuk zincirle taşınması zorunlu olan ilaçlardır aynı zamanda.

M.U.: Botox yüz estetiğinde hangi bölgelere uygulanır, kimler tarafından uygulanmalıdır?

M.D.: Botulinum nörotoksininin ilk FDA onayı glabellar çizgiler yani kaş çatma çizgilerinin tedavisi için verilmiştir. Alın çizgileri, kaz ayakları, dudak üstü ve altındaki çizgilenmeler, boyun çizgileri, burun ve tavşan çizgileri, çene çizgilenmeleri, boyun ve gerdan çizgilenmeleri gibi çok geniş bir kullanım alanı mevcuttur. Botilinium nörotoksini ayrıca koltukaltı, el ve ayak terleme tedavisinde de kullanılmaktadır.

Bazı migren tipi başağrılarının tedavisinden, anal fissur ve kabızlık, buruksizm dediğimiz aşırı diş sıkma gibi tedavilerde de kullanılmaktadır. Botulinium nörotoksini yasal olarak ilgili uzman hekimler tarafından uygulanması gereken bir tedavidir. Başarı uygulamayı yapan hekimin iyi derecede anatomi, fizyoloji bilmesine, etki mekanizmasını iyi kavramış olmasına uygun teknik ve dozu uyguluyor olmasına, potansiyel ve muhtemel komplikasyonları bilmesi ve idare etmesine bağlıdır. Kozmetik amaçlı uygulama ise en çok plastik cerrahlar ve dermatologlar tarafından yapılmaktadır.

M.U.: Uygulama şekli nasıldır; ne kadar sürer; ağrılı bir işlem midir?

M.D.: Botulinum toksini uygulacak yüz, boyun bölgesi alkol içermeyen antiseptik solüsyonla temizlendikten sonra ya cildi uyuşturan kremler uygulanarak beklenilir ya da buz-soğuk uygulaması eşliğinde mimik kaslarının içine ağrısız bir şekilde yapılır. 5-10 dakika gibi kısa bir sürede işlem tamamlanır. İstirahat halindeyken ve kas aktif halde iken kasın konumu ve oluşturduğu çizgilenmeler ortaya konularak ve işaretlenerek uygulanması daha doğru olur. İşlem sonrası buz uygulanmasına devam edilerek nadirde olsa gelişebilecek küçük morluklara engel olmaya çalışılır.

M.U.: Botox uygulamasını takiben etkisi ne kadar sürede ortaya çıkar ve bu etki ne kadar sürer?

M.D.: Botulinum nörotoksininin etkisi 1-3 günde başlar, 1-4 haftada pik yapar, 3-4 ayda giderek azalarak 6 ayda sona erer. Kalıcılık enjeksiyon bölgesine, doza, botulinum toksininin tipine, kasların durumuna bağlıdır.

Botulinum nörotoksini aynı zamanda kasların gevşemesini takiben ciltte kanlama artışıda sağladığından uygulama yapılan bölgede cilt daha parlak, canlı ve dolgun bir görünüm kazanır. Hatta saç dökülmesi olan erkeklerin saçlı bölgede uygulama yapılan alanlarda kanlanmada artış yapmasına bağlı saçlarında sıklaşma olduğuna dair bir makale bile mevcut.

M.U.: Botox herkese uygulanabilir mi ? Yaş ile ilgili sınırlamalar var mıdır? Hastalık ve hamilelik gibi durumlarda sakıncalı mıdır? İstenmeyen yan etkileri var mıdır?

M.D.: Botulinum toksini tedavi amacıyla bebek yaş grubunda dahi anal fissür tedavisi yada çok dirençli kabızlıklarda kullanılıyor olduğuna göre her yaşta ve her cinste kullanılabilinir. Kozmetik amaçlı kullanımda yaştan daha ziyade gereksinim olup olmadığı önem kazanıyor haliyle. 23 yaşında olduğu halde alın ve göz çevresinde aşırı kırışıklığı olan bir hastam var ve tedaviden gerçekten fayda gördü. İhtiyaç varsa yediden yetmişyediye kullanılabilir.

Hamile ve emzirenlerde botulinum nörotoksini kullanmayı önermiyoruz. İltihabi cilt hastalığı olanlar, aktif uçuk varlığında, bazı nörolojik kas ve sinir hastalıklarında, bazı kalp ve kemoterapi ilaçları kullananlarda, kanama bozukluğu olanlarda kullanılmamasını öneriyoruz.

Botulinum toksininin yan etkisi hastalar iyi seçilirse, uygun dozlar yapılırsa, uygun teknikler seçilirse yok denecek kadar az. Yinede hafif ve geçici ödem, enjeksiyon yerinde yanma, hafif başağrısı, grip benzeri semptomlar, istenmeyen kasların etkilenmesiyle aşırı kas faaliyeti ortaya çıkabilir.

Hatalı bölgelere uygulama, yanlış enjeksiyon teknikleri, önerilen dozlar dışında yapılan dozlar ile: kanama, morarma, hematom, 2-12 hafta süren kaş düşmesi (M. Frontalis kasının aşırı zayıflaması), gözkapağı düşmesi (levator kasının zayıflaması), hayret ifadesi, aptal görünüş (Mr Spock), çift görme, aşırı gözyaşı salgısı, kuru göz, alt gözkapağı düşmesi, gözkapağı kapanma süresinde uzama, gevşek yanak, ağzın tam kapanmaması, asimetrik gülüş, ıslık çalamama, ağız kaslarının tam kullanılamaması gibi kalıcı olmayan durumlarda ortaya çıkabilir. Ancak hiç bir yan etki kalıcı değildir.

M.U.: DOLGU nedir?; Dolgu maddesi olarak neler kullanılır? Hangi preparatları kullanıyorsunuz?

M.D.: Dolgu adı üstünde boşluk olan yere yapılan ve o bölgede hacim etkisiyle o bölgeyi dolduran bir maddedir. Prensip olarak eğer olması gereken yerde bir kayıp varsa o kaybı yine en iyi özdeşi ile yerine koyabilirsiniz. Cilt ve ciltaltımızdaki yumuşak ve bağ dokuda 25 yaş civarında yavaş yavaş azalmalar başlıyor. Biliyoruzki bu kayıpların başında yağ, kollojen ve hyaluronik asit dediğimiz maddeler var.

Yağı yerine koymak için başka yerden alıp yüze aktarmak bir ameliyatı gerektiriyor. Kollojen hayvansal olarak sığırlardan elde edilebildiğinden ve en önemlisi aşırı reaksiyona sebep olduğu ve deli dana hastalığını taşıma riskine karşı kullanılamıyor. Sonuçta geriye hyaluronik asit dediğimiz elde edilmesi çok daha kolay ve risksiz olan bir madde kalıyor. Bu madde de labaratuvar ortamında aynı botulinum toksini gibi kontrollü bir şekilde bakterilerden elde ediliyor ve doğal bir malzeme. Reaksiyon yapma olasılığı çok çok düşük. Zaten hyaluronik asit vücudumuz tarafından da yapılıyor ama yapımda azalma olduğu için dışarıdan takviye yapmak gerekiyor.

Bunun dışında yine en çok kullanılan dolgu malzemelerinden biri içinde kalsiyum hidroksiapatit bulunan bir dolgu ve diğeride hidrojel dediğimiz diğer bir ürün.

M.U.: Dolgu ve Botox’un yüzde uygulanan alan bakımından farkları nelerdir?

M.D.: Botulinum toksini ve dolguyu ayıran en önemli fark botulinumun kas içine enjekte edilerek kası geçici süreyle felç ederek çizilenmeleri gidermesidir. Dolguda hacim etkisiyle ciltaltından kemik üzerine varıncaya dek nerede bir hacim kaybı varsa orayı doldurmak amacıyla uygulanan genelde jel kıvamında bir malzemedir.

Dolguyu daha çok yanak-dudak oluğu, dudak, yanak, elmacık kemiğini daha belirgin hale getirmek, gözaltı çukurlarının ve kaş çatma çizgilerinin giderilmesi, dudak köşelerinin doldurulması, ciltaltına mezoterapi şeklinde vererek cildin daha parlak ve canlı görünmesini sağlamak amacıyla uyguluyoruz. Yine bu dolguların bazı türleri ile meme büyütme yapılabilmekte ve el sırtındaki deri altına verilerek daha genç ve dolgun bir el görünümüde sağlayabilmekteyiz.

M.U.: Dolgu nasıl uygulanır? uygulama ne kadar sürer? Etki ne zaman başlar?

M.D.: Dolguda botulinum toksini gibi bölgesel antiseptiklerle cilt temizliğini takiben cilt için uygun bir anestezik krem uygulanır. Artık bir çok dolgu ürününün içinde local anestezik ilaç katıldığı için uygulama son derece konforlu ve ağrısız bir şekilde yapılabiliyor. 10-15 dakiaka gibi bir sürede işlem bitiyor. Etki hemen ortaya çıkar hatta verilen jel kıvamındaki dolguların bir kısmı daha su tutmaya devam ederek etkinin daha fazla ortaya çıkması bile söz konusudur.

M.U.: Dolgu uygulamasının etkileri ne kadar sürer?

M.D.: Genelde dolgunun yapıldığı yer ve tipi önemli. Hyalüronik asitli dolgular yüzeyelden derine yani kemik üzerine yapılacak şekilde inceden kalın moleküllü yapıda hazırlanmışlardır. Kemik üzerine yapılanlar 18 ay, dudağa yapılan ince formlar 6-8 ay civarında kalıcılık gösterir. Hidroksiapatitli dolgularda 18 ay, hidrojeller 4 yıla kadar kalıcılık özelliği olan dolgulardaır. Ancak bu sn iki dolgu daha derin planlara yapılması uygun olan dolgulardır.

Dolguyu daha çok yanak-dudak oluğu, dudak, yanak, elmacık kemiğini daha belirgin hale getirmek, gözaltı çukurlarının ve kaş çatma çizgilerinin giderilmesi, dudak köşelerinin doldurulması, ciltaltına mezoterapi şeklinde vererek cildin daha parlak ve canlı görünmesini sağlamak amacıyla uyguluyoruz.

M.U.: Dolgu maddeleri herkese uygulanabilir mi ? Yaş ile ilgili sınırlamalar var mıdır? Hastalık ve hamilelik gibi durumlarda sakıncalı mıdır? İstenmeyen yan etkileri var mıdır?

M.D.: Yüzde yaşlanma belirtileri yüzün dolgunluğunu yitirmesi ve ince kırışıklıkların ortaya çıkması ile başlar. Burada en çok suçladığımız ne yazıkki güneş ve ultraviyole, kalıtım, yaşam tarzımız. Ne zaman ihtiyaç duyulursa o zamantedaviye başlamak gerekiyor. 25 yaştan sonar hatta önlem amacıyla yapılmasının faydaları var.

Dolgu yine hamile ve emzirenlerde kullanılması önerilmiyor. İstenmeyen yan etkilerin başında enjeksiyon bölgesinde kanama, morarma, şişlik, enfeksiyon, akne benzeri oluşumlar, asimetri, deride döküntü, kaşınma, hassasiyet, kırışıklıkların gereğinden az ya da fazla düzeltilmesi, kist, granuloma gibi sertlikler olabilir.

M.U.: Dolgu maddesi olarak silikon sizce doğru bir tercih midir?

M.D.: Enjekte edilebilen silikon maalesef vucuda girdiğinde erimeyen, vücut tarafında yok edilemeyen bir madde. Üstelik doku içine verildiğinde dağılımı düzensiz ve zırh gibi dokulara sıvaşıp yapışıyor. Silikon vücuda girdiğine sınırlı reaksiyon oluşturmasına rağmen eğer bir reaksiyona yolaçarsa tedavisi neredeyse imkansız hale geliyor. Maalesef doktorlar tarafından uygulanmayan bu tedavi yetkisiz kişilerce ülkemizde de kullanılmış durumda ve hemen hemen her kliniğin başında bunun gibi hastalar tedavi olabilmek amacıyla defalarca gelip gitmektedirler.

M.U.: Dolgu ve botox dışında cerrahi olmaksızın uyguladığınız antiaging uygulamaları nelerdir?

M.D.: Dünyada en yaygın gençleştirmeye yönelik tedavilerin başında botulinum toksini, dolgular ve lazer uygulamaları geliyor. Bunlara ek olarak radyofrekans ve ultrason dalgalarıyla cilt ve ciltaltında kontrollü ısı hasarı oluşturma mekanizmalarını esas alan uygulamalarda son dönemde güncelliğini koruyor.

Aslında konuşmamızın başında belirttiğimi gibi cilt ve ciltaltında kollojen yapımının azalması nedeniyle özellikle ciltte ortaya çıkan bozulmaların tedavisinde hedef ya kollojenin yapımını arttırmak yada mevcut kollojeni daha iyi hale getirmek. Yüzümüze sürdüğümüz kremlerinde, serumlarında, dolgununda, mezoterapininde, lazer-radyofrekans-ultrason tedavilerininde tek hedefi kollojen. İşte bu ısı hasarını lazerle kontrollü bir şekilde oluştururken birde cildin en dış tabakalarını soyarak leke tedavisinide aynı anda yapabilme şansınız oluyor. Yada ciltde hiç soyma ihtiyacı yoksa direkt olarak ciltaltında kollejeni yine gelişmiş lazer sistemleri ile uyarabiliyor yada yeniden organize edebiliyorsunuz.

Burada hedef gereksinimin ne olduğunun tam olarak ortaya konulması, en uygun tedavi seçeneğini sunarak zarar vermeden kişiyi en kısa sürede günlük yaşamına döndürmeyi başarmak olmalıdır. Günümüzde tüm kozmetik uygulamaların yüzde 35’i cerrahi uygulamalar iken bu rakamın 10-15 yıl içinde yüzde 15-20’lere gerileyeceği öngörülüyor. Yani bir yerde iğne bıçağı yenecek gibi görünüyor. Ben cerrahım, gerektiğinde ameliyatında yapılmasını ve bıçağında bir kudreti olduğuna inancımda tam.

M.U.: Boyun bölgesinde sarkma kırışıklık gibi durumlarda cerrahisiz estetik uygulamalar mümkün müdür.?

M.D.: Boyun bölgesindeki kırışıklıklarda özellikle sosyal medyayı çok kullananlarda, daha doğrusu cep telefonu, tablet ve bilgisayarların çok kullanılmaya başlaması ile birlikte ciddi bir artış oldu. Pozisyon olarak sürekli boyunun öne doğru eğilmiş olması boyunda özellikle platizma kası dediğimiz kasta ciddi katlantıların oluşmasına ve zaman içinde de bu katlantıların yerleşip kalıcı olmasına ve cilttede yatay çizgilenmelere neden oluyor. Bizimde en çok zorlandığımız tedavilerin başında maalesef boyun geliyor.

Tablo çok ilerlemeden botulinum toksini, mezoterapi, ince dolgular, lazer-radyofrekans-ultrason gibi tedavilerle tabiiki bir amiktar iyileşme sağlayabiliyoruz. Özelikle endolazer dediğimiz lazerin direkt boyun bölgesinde hem yağlara, hem kasa, hem cilde içten uygulanması ile boyunda ciddi olarak iyileşme elde edebiliyoruz. Herşeyde olduğu gibi geç kalmadan gelinmesi önemli.

Dr. Muharrem Demiroğulları

1964’de Eskişehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir’de tamamladıktan sonra 1982’de kazandığı GATA Tıp Fakültesinden 1988’de Tıp doktoru diplomasını aldı. 1 yıl GATA stajını takiben askeri doktor oldu.TSK Eskişehir Hava ve Uzay Fizyolojisi Merkezi’nde aldığı eğitimle “uçuş doktoru” olarak 2 yıl Kayseri 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı ve Etimesgut 12. Hava Ulaştırma Grup Komutanlığı’nda Sağlık Amiri- Uçuş Tabipliği görevlerinde bulundu. 1991-1997 yılları arasında Ankara GATA Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nde uzmanlık eğitimini tamamladı. 1997-2008 yıllarında Etimesgut 600 Yataklı Hava Hastanesin’de Plastik Cerrahi Klinik Şefi olarak çalıştı. 2001-2002 yıllarında ABD-New York eyaletinde Albert Einstein Universitesi’nde Montefiore Medical Center’da Prof.Dr. Berish Strauch’un yanında “visiting fellow” olarak bulundu. 2008-2010 yıllarında TSK Rehabilitasyon ve Özel Bakım Merkezinde Başkan Yardımcılığı görevine atandı, 2010 ocak ayında TSK’dan emekli olarak tam zamanlı hekimliğe geçiş yaptı. Özel çalışmalarına 1997’de Ankara-Gaziosmanpaşa’da bir klinikte başladı. 2005-2010 arası özel muayenehane hekimliğini sürdürdü. 2010 yılında özel bir polikilniğin kurucularından oldu. Özel ilgi alanları; estetik meme cerrahisi, rinoplasti, liposuction-karın germe-abdominoplasti, estetik yüz-gözboyun cerrahisi ve cerrahi dışı botox, dolgu,cilt soyma, PRP ve laser tedavileridir.

Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi (TPRCD) ve Estetik, Plastik Cerrahi (EPCD) dernekleri üyesidir. Çok sayıda yurt içi ve dışı makale ve tebliği bulunmaktadır.